istockphoto-1397061159-612x612-cvb

 İKİNCİ ŞAKRA  (SVADHİSTANA)

Leğen kemikleri hizasında ve göbeğin alt bölgesinde bulunan turuncu ışıklı şakra, duygusal bedenimiz olan astral enerjile­rin giriş kapısıdır. İnsanın hissettiği tüm duygular, astral beden içerisinde yer alır­lar ve şakranın sağladığı enerji ile oluşur­lar.

Arzu ve ümit şakrası olan Svadhistana, aynı zamanda duygu, sanat ve yaratılıcılığın merkezidir. Duygusal ve fantazi ha­yallerin, tahayyülün (imaginasyonun) merkezidir. İnsanda özlemlerin, heyecan­ların, tutkuların (passions) rol oynadığı yaklaşık tüm davranış ve hareketleri ateş­leyen enerji merkezidir. Tutku yüklü ey­lemlerin ve aynı zamanda tahayyülün ya­kıtım da bu astral enerji merkezi sağlar. İnsanın başkaları ile olan ilişkilerinde sempati ve antipati duyguları açısından çok rol oynar. Özellikle karşı cins ile olan ilişkilerde, cinsel heyecan ve tutkularda, haz ve zevk güdümlü davranışların sevk merkezidir.

Üreme ve yaşamın devamından sorumlu kök şakranın cinsel istek ve cinsel güç temininden sonra, cinselliğin tüm duygu, heyecan, zevk ve tutkusu bu şakradan gelir. Dolayısıyla cinselliği hem birinci, hem de ikinci şakra aktivitesi olarak dü­şünebiliriz.

Gelişmenin astral seviyesinde olan bir in­sanın vibrasyonları, svadhistana şakrası ile uyum içerisine girerek yaşamında duygusal (sentimental) karakter belirgin vasıf olarak öne çıkar. İkinci şakra, mut­luluğun bulunmadığı düşük seviyeli bir şakra olduğundan, bu şakraya yoğunla­şan seviyedeki insan, şakrayı duygusal maceralarla buram buram yaşayarak tut­ku içerisinde fakat tatminsiz bir ömür ge­çirir.

İkinci şakrada asıl motive edici güç ve heyecan cinselliktir. Tüm diğer arzular bu merkezden şekillenirler. Bu şakranın tesirindeki insanın, giyim, moda, cazibeli gö­rünme ve güzellik arzuları da aynı sebep­ledir. Mevki hırsı, yüksek sosyal konum arzuları, prestij, ilgi, şöhret ve kendisine hayranlık duyulması tutkularının kökeninde hep cinsel çekicilik ve cinsel arzu­ların tatmini yatar.

Toplumda, hakkında taşınan izlenim onun için çok önemli olduğundan dolayı "...... desinler" diye olmadığı gibi görünmeye özenir. Tersine, "ne derler!" diye; olduğundan başka türlü görünmeye çalı­şır. Yani özgür davranamaz, davranışlarını toplum şuuru belirler.

Gurur, onur, onore edilmek, değerli bilin­mek, itibar görmek, gösterişli olmak, üs­tünlük, başarıldık bu şakranın en önemli değerleridir. Yine bu şakranın; madalya, kupa, marka, isim, unvan, titr merakı çok belirgin vasfıdır. Gururunu, okşayanları en yakını hisseder, gururunu hele toplum içinde incitenleri düşmanı bilir, hatta öl­dürebilir. Bu şakranın arzuları, ilk şakradaki gibi bedensel ve maddi değil psiko­lojiktir. Politik başarılar ve mevki arzuları, sportif başarılar ve takımının kazanması arzusu yani fanatizm, milletinin üstün olması, yani milliyetçilik ve ırkçılık duygu­ları hep bu şakranın aşırı tesirindeki rea­litenin karakteristik vasıflarıdır.

Duygusal tutkularını ele geçirmede ken­disine engel olarak gördüğü kişilerden nefret eder ve yine bu hedefine yardımcı olanları da çok sevdiğini zanneder. An­cak "gerçek sevgi"nin ne olduğunu his­setmekten henüz çok uzaktır! O, daha sevgi zannettiği" zevk" arayışı içindedir. Yaşamında ancak duygusal olarak çekildiği şeylerle ilgilenir, onları bilir, fakat sevmediği, çekilmediği şeyler onun için adeta yoktur ve hiç ilgilenmez, bilgilenmez. Önemli bir kararı bile duygusal sempati ve antipatiden kaynaklanır. Kıs­kançlık ve tahammülsüzlük duygusal fır­tınaları, bu şakranın göstergeleridir.

Tanrı inancı ve dinsel realitesi; Tanrının uyruklarım yerine getirerek O'nun kendisini sevdiğine inanma türündendir. O'nun rızasını kazanmış, sevgili kulu olduğuna inanarak.başkalarının dinsel tu­tumlarını eleştirir. " Tanrının onlarla olmadığı " yargılarından haz duyar! Hele inançsız hissettiği kişilerden nefret eder, ancak kendi inancı henüz çok ilkel ve ge­ri realitededir. Dinsiz olarak yargıladığı kimseleri imha etmeye kadar işi götürebi­lir. Engisizyon ve dinsel savaşlar hep bu realitenin fanatizmi yüzündendir.

İkinci şakra; aşırı taraftar, aşırı milliyetçi, aşırı dinci, fanatizm ve rekabet şakrasıdır. Amerikada zencibeyaz kavgasının baş kaynağı bu şakradır. Zencilerden nef­ret ve köleleştirme gururu ise, bu şakra­nın negatife yönelmiş tarafıdır. Politika, rekabet, yarışlar, trophyier, kumar hep bu şakranın vibrasyonlarının tesiriyle ortaya çıkan, heyecan ve güç arayışlarıdır.

Başkalarını hep eksik, yanlış, aşağı gör­me arzusundan dolayı tasavvufta bu nefs seviyesiniz adı "Nefsi Levvame" yani levm eden, kınayan nefstir. Kur'anda "Kıyame" (75)suresinin 2. ayetinde zikredilir. İlk üç şakranın vibrasyonuna uyumlu realitelerdeki insanlar otomizma içersinde bulunurlar. Yani onlar hadiselere değil, hadiseler onlara hükmeder. Dış tesirlerin elinde birer oyuncaktırlar. Çevre içinde, çevre tesirlerinde erimişler fakat kendile­rim özgür sanmaktadırlar, içinde ve tesirinde oldukları toplum realitesinin, iyi dediğine iyi, kötü dediğine kötü derler. Bil­gelik, huzur ve mutluluğun henüz çok uzak olduğu ve insanın "ego"su olan ilk üç şakranın üçüncüsü ise "düşünsel" merkezimizdir.

2-Copy-3